İstanbul’un Yeşilliği
Tarihten günümüze İstanbul’un bir kültür beşiği olma rolünün bir parçası da bahçeleridir. Mimaride, kent hayatında karakteristik yapısı bulunan İstanbul’un bahçe ve peyzajı ile ilgili karakteristikleri de mevcuttur. Mimari yapılar tasarlanırken ağaçlar yapıya uygun seçilmiş ve gölge, güzel koku gibi amaçları olan türler seçilmiştir. Bitkilere çeşitli semboller yüklenmiş ve o inançlarla hareket edilmiştir. Kalem Servi’nin ölümü ve vahdaniyeti temsil ettiği, Lale petallerinin Allah lafzına işaret ettiği, geniş tacı olan Çınarların yücelik anlamına işaret ettiği gibi birçok örnekle karşılaşabiliriz.
Ayrıca tarih sayfalarına biraz göz attığımızda geçmişte İstanbul’da ciddi bir çiçek kültürü olduğunu görüyoruz. “Gül, hüsnüyusuf, karanfil, yasemin, leylak, şakayık, reyhan, menekşe, zambak, nergis, süsen, kadife ve şebboy İstanbul ve Eyüp çiçekçiliğinin başlıca ürünleriydi. Eyüp’te mahalle aralarında “bahçevan”, “bostani”, “bahçeci” denilen küçük bahçe işletmeleri vardı. Eyüp merkezli İstanbul’daki bu çiçek merkaı yaygınlaşıp bir iş koluna dönüşünce, IV. Mehmed döneminde (1648-1687) “Çiçek Encümen-i Danişi” ya da “Meclis-i Şükufe” denen bir tür çiçek enstitüsü kuruldu. Çiçekçibaşı başkanlığında Eyüplü Veli Efendi gibi çiçekseverlerin de yer aldığı devrin ünlü çiçek uzmanları ve meraklılarının oluşturduğu bir kurul, üretilen yeni türlerin kokuları, biçimleri, hatta vazodaki görünüşlerini ayrıntısıyla inceleyerek çiçeklere değer biçerler, isim verir, bu münasebetle çiçek sohbetleri, tartışmaları düzenlenirdi.”*
istanbul silüet
Osmanlı döneminde düzenlenen saray bahçeleri, çayırlar, korular ve hususi konutlar göz önünde bulundurulduğunda ağırlıklı olarak; At Kestanesi, Çınar, Çitlembik, Atlas Sediri, Oya Ağacı, Manolya, Serviler, Şimşir, Japon Kurtbağrı, Porsuk gibi ağaçların kullanıldığı gözlemlenmektedir. İstanbul’un Akdeniz ve Karadeniz iklimlerinin kesişimi bir coğrafyada yer alması bitki örtüsü zenginliği açısından önemli bir faktör olmuştur. İstanbul florasında Akdeniz maki örtüsüne ait türler de, asitli toprak isteyen Karadeniz bitkileri de yetişebilmektedir. Tüm bu avantajlar ve geçmişten gelen çiçek ve peyzaj kültürü birleştiğinde harika bir kent sentezi ortaya çıkmaktadır. Otsu bitkilerden, odunsu bitkilere, soğanlı bitkilerden kesme çiçeklere kadar çeşitlenen bir İstanbul peyzajı ve bahçe kültürü oluşmaktadır.5630948342_313a9dd1a6_z
Bugüne gelindiğinde ise dört mevsim çiçekler ve harika bitkilerle bezenen bir İstanbul ile buluşmaya devam ediyoruz. Otoyol kenarları, refüjler, kent parkları, korular, sahil parkları. Baharda renklenmeye başlayan İspirye’ler, Altın Çanakları, yazın yerini Funda’lara Oya’lara ve Zakkum’lara bırakıyor. Soğanlı bitkilerin gösterileri dünyayı İstanbul’a hayran bırakıyor. Sonbaharda sararan ve kızaran yaprakları ile ağaçlar mevsim değişikliğini haber veriyor. Ve uzunca çiçeklenen güller İstanbulluların gözlerine her daim hitap ediyor.
Ve belki de en güzeli, yeniden düzenlenen miraslarımız aslına uygun şekilde onarılıyor. Yıldız Korusu, Çırpıcı Çayırı, Boğaziçi Koruları gibi örnekleri gördüğümüzde tarihi mirasına sahip çıkan, dört mevsim baştan ayağa zarif ve süslü bir İstanbul ile baş başa olduğumuzu anlıyoruz.
Bizlere bir bahçe kültür mirası bırakan ecdadımızı rahmetle anıyor, İstanbul’un yeşilliğinin korunması ve düzenlenmesinde emeği geçen herkese teşekkür ediyorum.
Not: Bu yazımız PLANT dergisi Mart 2014 sayısında yayınlanmıştır.